"UMUDA UYANMAK"
-Cordelia STRUBE-
Çeviri: Nil BOSNA
Irwin 5 yaşında. Puding yemesi
yasak. Hayatta tek sevdiği şey ablası.
Harriet 11 yaşında. Sarı
bukleleri var. Hayatta tek istediği şey kardeşinin ölmesi.
Akıl almaz hayal gücüyle yaptığı
resimler ve hayata karşı sıradışı bakış açısıyla Harriet’in dünyasına adım
attığınızda, kendinizi hayatın tüm zorluklarına rağmen umudun asla tükenmediği,
yaşamak için her zaman bir sebebin olduğu bir yolculuğun içinde bulacaksınız.
Bu iki kardeşin bazen nefret bazen de sevgi dolu öyküsü, yaşamın ta içinden
okurun kalbine uzanıyor ve orada iz bırakıyor.
Babası dönünceye kadar saatler
geçmiş gibi geldi. Harriet ejderha resmini yapmaya isteksizdi. Babası menekşe
rengi kapıya yaslandı ve resme dikkatle baktı. “Vay canına. Alevleri sevdim.”
“Alev püskürtüyor çünkü o mutlu
bir ejderha.” diye açıkladı Harriet. “Mutsuz ejderhalar alev püskürtemez.”
“Kanada’nın yeni Alice Munro’su!”
Toronto Star
“Strube’nin
her şeye rağmen yaşamak için bir sebep olduğunu gösteren mucizevi anlatımı bu
kitabı okuyan herkesin kalbinde umut tohumları yeşertiyor.” -National Post
"KİMLİKSİZ"
-AHMET SUAT-
Ziya Paşa’nın şu meşhur beytini duymayan yoktur:
“Bîbaht olanın bağına
bir katresi düşmez
Bârân yerine dürr ü
güher yağsa semadan”
Ne diyor şair? “Semadan yağmur yerine inci ve
mücevher yağsa bahtsız olanın bahçesine bir damlası dahi düşmez.” diyor.
Acaba böyle mi? Bahtsızlık
diye bir şey var mı? “Yeni bir
ev aldım; o gece deprem oldu, evim yıkıldı. Hayatımın sınavına giderken kaza
geçirdim, hastanelik oldum. Altılı ganyanda hep beşte kalıyorum.” diyenler hep bahtsız insanlar mı
yoksa bahtları çalınan zavallılar mı? Peki çalındıysa bu bahtlar, kime verildi?
Çalınmışlar ve Eklenmişler…
"BERRİN"
-Ercan AKARSU-
Bir
kadın!
Düşeyazdı...
Yarına
dair kurduğu düşleri ilmek ilmek örerken, her nefes alışında geçmişiyle
yüzleşmeye mecbur ediliyordu sanki. İnatla bütün hayal kapılarını zorladı
Berrin. Olmadı.
Sonunda
narin bedenini bilinçaltından hortlayan yaşanmışlıkların akışına bıraktı. Kendi
kimliğine açtığı savaşta galip gelebilmek adına psikoloji eğitimi alırken,
kalbiyle beyni arasındaki gelgitlere mağlup oldu.
Güçlü
kadınlığının altındaki öfke, üstündeki insanlık, yaşamın karelerine takılı
kalmış umut ve umutsuzluk... Yılmadı.
Berrin’in
geçirdiği evrimi itinayla sergileyen yazar hiçbir mesaj kaygısı taşımıyor. Her
şeyi özgün dokusunda irdelememiz manasına gelen doneler iliştiriyor zihinlere.
Kadına dair bilinen paradokslarla bilinmeyen denklemleri izaha cesaret ediyor.
Söz dilden ok gibi fırlamışsa, elbette ki mevcudiyetine ait hedefe er ya da geç
ulaşır diyor.
“Erkeklerin de Allah’ın yarattığı kullar
olduğunu düşünüp, onlara düşman olmak istemiyordum. Psikoloji bölümünü
kazandığım gün toplumun bütün sorunlarını tek başıma çözebileceğimi, çözemesem
bile zihnimdeki kargaşayı giderip, yapılan davranış bozukluklarının nedenlerini
bulabileceğimi düşünmüştüm.”